Kur'an-ı Kerim ve Kitab-ı Mukaddes Işığı Altında Sodom ve Gomorra... ''De ki:'' 'Yeryüzünde gezin dolaşın da, yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün' (Kur'an: 6/11)

Kur'an, Türkçe olarak okunduğunda, başlıktaki gibi bu tarz meydan okuyucu ifadelere çok sık rastlamak mümkün. Kur'an'da var olan bu tür cümle yapılarının, Allah'ın, farklı bir formda tarif edebileceğimiz bir çeşit çağrısı olduğunu düşünüyorum; Tamamen ilmi bir frekansta cereyan eden bir çağrı...  Bu çağrı, bir taraftan, bilimsel bir atmosfere de sahiptir. Yani; Allah'ın, ayetlerini, söz ve delillerini yalanlayanlara ''Haydi ! kanıt ve delillerinizi siz de ortaya koyunuz, hodri meydan !'' şeklinde okuyabileceğimiz bir çeşit daveti ve ''meydan okuması'' söz konusudur. Kendilerine gelmiş olan peygamberleri ve onların öğretilerini yalanlayan; bununla kalmayıp peygamberlere işkence eden hatta onlardan bazılarını öldüren sapkın, azgın, cani ve zalim birçok toplumdan biri de Lut toplumuydu. ''Lut'' ifadesinin, peygamber/elçi/nebi olan Hz. Lut'dan geldiğini belirtelim. Hz. Lut, bugünkü İsrail-Ürdün sınırına yakın bir yerde bulunan ve yabancılar tarafından Dead Sea (Ölü Deniz) olarak ifade edilen; aynı zamanda Lut Gölü de denilen -eski adıyla- Siddim Vadisi içindeki antik bir şehirde (Sodom'da),  Allah'ın elçisi olarak yaşamının bir bölümünü sürdürmüştür.

Hz. Lut'un, önderlik yapmış olduğu toplumun akıbeti konusunda herkesin bildiği kıssaları burada tekrar etmeyeceğim. Bu yazının mahiyeti ve sistematiği, makalenin başlığında da ifade edildiği üzere; vuku bulmuş olan söz konusu ve malum hadisenin (bu toplumun helak olması olayının), günümüze kadar olan süre içerisinde ispatının yapılıp yapılmadığının bilimsel ve tarihsel veriler ışığı altında tespiti, değerlendirilmesi ve tartışılması şeklinde olacaktır.

Hz. Lut'un peygamber olarak yaşamış olduğu şehir olan Sodom, Tevrat'ta havza şehirleri olarak ifade edilen kentlerden biridir. ''Havza şehirleri'' ifadesi, İbranicede ''İnşa edilmiş memleket'' anlamına gelmektedir. ''Sodom'' kelimesi ise, İngiliz dilinde ''doğal olmayan bir şekilde cinsi/seksüel ihtiyacın tatmini'' anlamında deyim olarak kullanılmaktadır.  Havza şehirlerinin diğer dört tanesinin isimleri de şöyledir: Gomorra, Zoar, Admah ve Zeboim... 

''Lut, havza şehirlerinde oturdu. Sodom'a doğru çadır kurardı. Sodom halkı, Rabb'e karşı çok günahkardılar.'' (Tevrat / Yaratılış / 13 / 12-13)

Bu beş havza şehrinin, aslında gerçek olmadığı; sadece birer efsane olarak isimlendirildiği yönünde akademi dünyasında bir teori ortaya atıldı. Bu teori, 1940'ların sonlarına kadar dillendirildi. Örneğin, oryantalist (doğu bilimcilerden) biri olan Alman Theodor Nöldeke, Tevrat'ta ifade edilen Erden Irmağı'nın, doğu tarafına doğru giden yol hakkında, aslında böyle bir yolun var olmadığı görüşünü ortaya atmıştır. Aynı zamanda Antik Doğu Yolu olarak da ifade edilen bu yolun varlığı, daha sonraki yıllarda Irak/Babil'de yapılan arkeolojik çalışmalar sonucu kil tabletler üzerinde kanıtlanmıştır. Tevrat'ta ismi geçen diğer bir antik kent olan Suriye/Mari antik kentinin varlığı, yine bu kil tabletler üzerinde tespit edilmiştir. Suriye'nin kuzeybatısında bulunan Ebla'da ise, yapılan kazı çalışmaları sonucu, yukarıda ifade ettiğimiz ve Kutsal Kitaplarda da ismi geçen beş havza şehrinin isimleri, yaklaşık 4000 yıllık Ebla tabletlerinde de görülmüştür.. Ebla çalışmasını yürütenler, Roma Üniversitesi'nden Giovanni Pettinato ve Paolo Mathhiae isimlerinde iki arkeologdu. Bu iki bilim insanı, bulguları incelerken ticaret temalı bir liste buldular. Listede şehir isimleri gördüler ve bu kent isimlerinin bazılarının Tevrat'ta da ifade edilen havza şehirlerinin isimleri olduğunu saptadılar.

Havza şehirlerinin tespit çalışması, ilk olarak 1924'de Amerikalı arkeolog William Foxwell Albright tarafından başlatılmak istendi. Kendisi, yaptığı çalışmalar sonucu bu şehirlerin, Ölüdeniz'in (Lut Gölü'nün) altında kalmış olabileceği teorisini ortaya atmıştır. Bu teorinin ispatlanması için takvimler, 1960 yılını göstermesi gerekiyordu. 1960 yılında, Ralph E. Baney'in, Ölüdeniz'in güney havzasının altında gelişme ve büyüme halindeki küçük bir ağacı keşfetmesiyle; bu bölgenin, daha önce karasal bir nitelik taşıdığı ve buralarda canlılığın olduğu, fakat binlerce yıl içerisinde bu toprakların su altında kaldığı tezi ispatlanmıştır. 1965 - 1967 yılları arasında, Ölüdeniz'in yakınlarında bulunan bir kent olan Bab-adh-dhra'da arkeolojik çalışmalar yapılmış, yapılan çalışmalar ve kazılarda, 20 bine yakın anıt mezar bulunmuştur. Yapılan değerlendirmeler sonucu, bu sayı, aynı zamanda 500 binin üstünde ölü sayısı demekti. Ölü sayısı konusunda, İslam alimleri/müfessirleri arasında ihtilaflar söz konusudur. Örneğin, Taberi, bu coğrafyadaki ölenlerin sayısının 4 milyon olduğunu ifade eder. İbnü'l Esir ve Sa'lebi, 4 bin civarı olduğunu söylerler. Diğer bir müfessir, İbn Kesir ise, 400 kadar olduğunu belirtir. Yapılmış olan arkeolojik çalışmalar sonucu elde edilen bulguların dikkate alınarak konuyla ilgili bilgi sahibi olmanın, -haliyle- daha isabetli olacağı kanısındayım.


1929 ve 1934 yılları arasında, Amerikalı petrol bilimci/jeoloğu Frederick Gardner Clapp, bölgede (Lut Gölü'nde) bir çalışma yürütür. Yaptığı jeolojik araştırmalar sonucunda, Ölüdeniz'in batı ve doğu kenarları boyunca, fay hatlarının bulunduğunu tespit eder. Havza şehirleri ise, doğu fay hattının sağında yer alırlar. Bölgede doğalgaz, petrol ve zift de vardır. Bu doğal kaynaklara dair Tevrat'da şöyle bir ifade geçer:


 ''Siddim Vadisi, zift (katran) çukurlarıyla doluydu. Sodom ve Gomorra kralları kaçarken adamlarından bazıları bu çukurlara düştü.'' (Tevrat / Yaratılış / 14 / 10)

Bugün, Ölüdeniz'in çevresi incelendiğinde; Gölün güney tarafında zift/katran kuyularının olduğu görülüyor. Bu oluşumların nedeni olarak sismik/tektonik olaylar; depremler gösteriliyor. Amerikalı arkeolog Bryant G. Wood'un konuyla ilgili ifadeleri şöyle:

''Birbirine bağlı fayların yer değiştirmesi sonucu oluşan bir depremden dolayı; yer altından gelen yüksek bir basıncın da etkisiyle, yer kabuğunun bu yanıcı maddeleri dışarıya püskürtmüş olması pekala mümkün.''

  Sodom ve Gomorra'nın helak olurken yaşadığı doğa hadiselerinden biri olan bu tektonik afetler, Tevrat'ta şu şekilde geçmekte:


''İbrahim, sabah erkenden kalkıp önceki gün Rabb'in huzurunda durduğu yere gitti. Sodom ve Gomorra'ya ve bütün ovaya baktı. Yerden, tüten bir ocak gibi duman yükseliyordu. Tanrı, ovadaki kentleri yok ederken İbrahim'i anımsamış ve Lut'un yaşadığı kentleri yok ederken Lut'u bu felaketin dışına çıkarmıştı.'' (Tevrat / Yaratılış / 19 / 27-29)

Bu arada, belirtmekte fayda var: Hz İbrahim ile Hz Lut, aynı dönemde ve belli bir süre birlikte yaşamış iki peygamberdi. Hz Lut hakkında Kur'an'da hususi bilgiler çok olmasa da, diğer bazı İslami kaynaklara göre Hz. Lut'un babasının ismi Haran'dır. Hz. İbrahim'in babasının adı ise Kur'an'da belirtildiği üzere Azar veya Azer'dir. Kaynaklara göre bu iki babanın kardeş olduğu, ve Hz İbrahim'in, Hz. Lut'un amcası olduğu ifade edilir. Tevrat'a göre Abram (İbrahim), Allah'ın emir vermesi üzerine 75 yaşında iken eşi Sara ve  Hz. Lut ile birlikte Harran'dan ayrılarak Kenan topraklarına (Mezopotamya'ya) doğru yola koyulur. Belli bir süre sonra, hem Abram'ın hem de Lut'un, himayesinde bulundurdukları insanların toprak kavgası yaşamaları üzerine ikisi, artık birbirlerinden ayrı bir şekilde yolculuklarına devam etmeleri yönünde karar kılarlar ve Lut, Şeria Ovası'na, doğuya doğru göçer ve Sodom şehrine yerleşir. Abram ise Kenan topraklarında (Filistin) kalır.


1973 yılında, bölgede yapılan çalışmalar sonucu hazırlanan raporda, üç bölge kentinin büyük bir yangın felaketine maruz kaldığı, çeşitli bulgular sonucu kanıtlanmıştır. Bu bulgular şöyledir: Örneğin, Bab edh dhra'daki kalıntıların yüzeyinde çok fazla küllü toprak ve kömür bulundu. Numeira kentinde açılan bir çukurda ise, 2 metre kalınlığında koyu renkli kül tabakası ortaya çıktı. Aynı şekilde Feifa şehrinde de, bu büyük gazabın ve yok oluşun, ateşli/yanıcı unsurlarla meydana geldiği yönünde kanıtlara rastlanmıştır. Bu yok oluş, tahminlere göre MÖ 2600 - 2300 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu üç şehrin, Tevrat'ta ifade edilen havza şehirleri olma ihtimali, bulgulara göre çok yüksek. Örneğin, beş havza şehrinden biri olan Zoar kenti keşfedildiğinde, isminin, antik dönemden beri Zoar olarak bilindiği de belirlendi. Bab edh dhra kentinin büyük bir kent olduğu ifade ediliyor. Bu bilgi ışığında; Sodom'un da büyükçe bir kent olduğu göz önüne alındığında, Günümüzde Bab edh dhra olarak ifade edilen şehrin isminin, aslında antik dönemde Sodom olduğu sonucuna varmak da mümkün. Diğer şehirlerin eşleştirmeleri ise şöyle yapılmaktadır: Numeira - Gomorra, Safi - Zoar, Feifa - Admah ve Khanazir - Zeboim...


Lut Kavminin Başına Ne Geldi ?

Havza şehirlerinden -en az iki tanesinin- (Sodom ve Gomorra'nın) helak olduğunu, Tevrat'ın bazı bölümlerinden anlamak mümkün.

''Lut, Soar'a vardığında, Güneş doğmuştu. Rab, Sodom ve Gomorra'nın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırdı. Bu kentleri, bütün ovayı, oradaki (Sodom ve Gomorra'daki) insanların hepsini ve bütün bitkileri yok etti.'' (Tevrat / Yaratılış / 19 / 23-25)

''Onların azapla buluşma zamanı sabahtırAzap emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik. Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık.'' (Kur'an / 11 / 81-83)

''Onların üzerine azap/taş yağmuru yağdırdık.'' (Kur'an / 7 / 84)

''Güneşin doğuşu sırasında, o korkunç uğultulu ses onları yakalayıverdi.'' (Kur'an / 15 / 73)

''Bu memleket halkı üzerine, gökten bir azap indireceğiz.'' (Kur'an / 29 / 34)

''Üzerlerine taşlar savuran bir rüzgar gönderdik.'' (Kur'an / 54 / 34)

''Üzerlerine çamurdan, pişirilmiş taşlar yağdırmak için gönderildik. (Kur'an / 51 / 34)

Kitab-ı Mukaddes'te ve Kur'an-ı Kerimde ifade edildiği üzere, bu doğa olaylarının tam olarak ne olduklarını ve  nasıl meydana geldiklerini, bölgede çalışmalar yapmış olan Alman arkeolog, Werner Keller'in yorumlarıyla anlamaya çalışalım. Kendisi şöyle söylüyor:

''Bu bölgede, ortaya çıkan çok büyük bir çökmede; yıldırımlar, yangınlar ve doğalgaz patlamaları (?) ile birlikte korkunç depremler olmuş ve Siddim Vadisi ile birlikte Sodom ve  Gomorra kentleri yerin derinliklerine gömülmüştür. Bu deprem sırasında, yer kabuğunun çatlayıp çöküşü, yer altında uyuyan volkanları harekete geçirmiştir.''



Sonuç olarak: İnsanlık tarihinde birçok toplum, zihinsel ve ahlaki çöküş yaşamış, uzun süreler bu bataklıkta debelenmiş, hastalıklı bir yapıya evrilmiş ve nihayetinde çürüyüp gitmiştir. Lut kavmi de bu toplumlardan sadece bir tanesiydi. Allah, insanlığa sunmuş olduğu ve bizleri diğer canlılardan farklı kılan akıl ve irade gibi olguların, etkin ve fayda üretecek şekilde kullanılmaması durumunda, insanlığın, kendi eliyle inşa etmiş olduğu bu yapının enkazı altında nasıl ezileceğini, bir kıssa üzerinden bizlere bildiriyor ve Lut kıssası ile ilgili sözlerini tamamlarken şu çarpıcı ifadeleri kullanıyor:




''Orada elem dolu azaptan korkacaklar için bir ibret bıraktık.''

(Kur'an / 51 / 37)







Kaynak:

- Kur'an-ı Kerim
- Tevrat






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Marshall-Lerner Koşulu ve J Eğrisi

Likidite Tuzağı Nedir

ABBASİLER DÖNEMİNDE KÜLTÜR, SANAT VE (B)İLİM