FİKİR SULARI İLE CAN BULAN BİR ÇİÇEK: GIORDANO BRUNO

Giordano Bruno
(1548-1600)
Bedensel olarak değil de zihnen varoluşunu anlamlı kılabilmiş; öldürülmesinden bu yana yüzyıllar geçmiş olsa da döneminde ürettiği fikir suları ile hala can bulabilen çiçeklerden biri; Giordano Bruno... Kendisi İtalyan düşünür, rahip ve gökbilimciydi. Skolastizmin (kilise baskıcılığının) yönetim anlayışı olarak benimsendiği bir dönemde yaşadı. Rahip olarak geçimini sağladığı Napoli yılları sırasında meraklıydı ve kilise tarafından yasaklanan kitapları okuma girişiminde bulunmasından dolayı işinden kovuldu. Kendisi dertliydi ve anlatacakları vardı. Anlatacakları şeyler ise yavaş yavaş zihninde ve hayal dünyasında şekilleniyordu; ''Kanatlarımı boşlukta güvenle açıp sonsuza doğru yükseliyorum, diğerlerinin uzaktan görmeye zorlandıklarını ardımda bırakarak... Burada ne yukarı var ne aşağı, ne kenar ne de merkez... Diğer yıldızlardan farksız olan Güneş'i ve bizimkine benzeyen başka Dünya'ların eşlik ettiği başka Güneşlere benzeyen yıldızları gördüm. Bu uçsuz bucaksızlığın keşfi aşka tutulmak gibiydi.''

Fakat kendisini dinleyen olmuyor ve dışlanıyordu. Bruno'nun, ''evrenin sonsuz olduğu'' yönündeki fikrinin yanı sıra kendisinden önce yaşamış olan Kopernik'in Güneş Sistemi'nin çalışma prensiplerine dair öne sürdüğü fikirleri savunması ve dillendirmesi, kilise için bardağı taşıran son damla oldu ve kendisi ''din sapkınlığı'' ile suçlandı. Kopernik'in ortaya attığı; Bruno'nun ise savunduğu fikirler, kilisenin sahip olduğu ve toplumda da yaygın olan hakim anlayışı eleştiren türdendi. Kilise, Dünya'nın, evrenin merkezinde olduğunu kabul ediyordu. Kopernik ise, Dünya'nın da sadece bir gezegen olduğunu ve diğer gezegenler gibi onun da Güneş'in etrafında döndüğünü yıllar önce ifade etmiş ve kendi döneminde bu görüşleri, kilise ve uzantıları tarafından ''kutsal kitaba karşı rezil bir hakaret'' olarak değerlendirilmişti.


1576'da, Roma'da iken kendisine isnat edilen suçtan ötürü dava açıldı fakat Bruno, fikirlerinden taviz vermedi. Bunun üzerine engizisyon mahkemelerinin kendisine oluşturduğu tehditten dolayı, Bruno, Kuzey İtalya'ya gitti. ''Dinsizlikle'' suçlandığı için gittiği hiçbir yerde rahat bir yaşam süremedi. Kendi ülkesinde ''Afaroz'' edildikten sonra İsviçre'deki Kalvinistler ve Almanya'daki Luterciler tarafından da kabul edilmedi ve sınırdışı edildi. İngiltere'deki Oxford Üniversitesi'nin ders vermek üzere kendisine yaptığı daveti kabul etti. Üniversitede yapmış olduğu konuşmalardan bir bölümü şöyledir: ''Kozmosa dair yeni bir görüş sunmak için geldim. Kopernik, kendi dünyamızın evrenin merkezinde olmadığını iddia ederken haklıydı ! Dünya, Güneş etrafında döner. O da diğerleri gibi bir gezegen. Fakat Kopernik yalnızca bir şafaktı. Ben size gündoğumunu getiriyorum ! Yıldızlar da Dünya ile aynı maddeden yapılmış. Ateşten güneşler ve onların da en az bizimkiler kadar asil bitki ve hayvanları olan sulak gezegenleri var.'' 

Bu ifadeleri üzerine Bruno, dinleyenlerden şiddetli tepkiler görmüş; ''deli'' , ''cahil'' ve ''kafir'' ithamlarına maruz kalmıştır. Bu ithamlara rağmen sözlerini sürdüren Bruno, şöyle devam etmiştir: ''Herkes ne biliyorsa hepsi yanlış ! Ebedi Tanrımız sonsuz sayıda dünyası olan sınırsız bir kainat yarattı. Size yalvarıyorum; eski görüşleri, kilise geleneğini, inancını ve otoritesini reddedin. Her şeye yeni baştan başlayalım. Kanıtlandığını zannettiğimiz her şeyden şüphe ederek !'' tepki almaya devam eden Bruno, ''Siz Tanrıyı çok küçümsüyorsunuz'' diyerek konuşma yaptığı salondan ayrılmak zorunda kalmıştır.


Bir süre sonra kendisi aynı zamanda soylu biri olan öğrencisi Macenigo tarafından tekrar İtalya'ya gelmesi için davet edildi. Bu daveti kabul eden Bruno, İtalya'da Galileo Galilei ile tanışma imkanı buldu. Bruno, ülkesine döndükten sonra düşüncelerini topluluklar önünde anlatmaya devam etti. Hem öğrencisiyle hem de toplumdaki yaygın fikir ve anlayışlarla yaşadığı çatışmalar, Bruno'nun,  ''düşünce polislerinin'' eline düşmesini artık kaçınılmaz kıldı. ''Düşünce mahkumu'' olan Bruno,
sekiz yıllık bir zindan hayatı yaşadı. Sorgulandığı ve işkence gördüğü her an, kendisinden düşüncelerinden vazgeçmesi istendi. O ise, gurur ve onurla bezenmiş bir inatla kendisini hiçbir zaman inkar etmedi.


Roma Kilisesi himayesinde faaliyetlerini sürdüren Engizisyon Sistemi, 28 yaşındaki Bruno hakkında kararını vermiş ve ''başka dünyaların var olduğunu iddia etmek'' suçlamasıyla  kendisini en ağır cezaya (kanı akıtılmadan eziyet edilerek/yakılarak öldürülmesine) mahkum etmiştir. Aynı mahkeme, Bruno'nun yazmış olduğu kitapların Aziz Peter Meydanı'nda yakılmasına da karar vermiştir. Bu karar üzerine Bruno'nun son sözleri ise şunlar olmuştur: ''Saygı değer Rahip, sekiz yıllık zindan hayatım, düşünmek için bana çok zaman verdi. Yaratıcıya olan saygı ve sevgim, sonsuz yaratılış görüşüme ilham veriyor. Şuanda içimizde korkan birileri varsa o kimseler, bu infaz kararını verenlerdir.''

Cezanın infazının gerçekleştirileceği zaman Bruno, bir hayvanın sırtında Roma'da bulunan Campo  dei Fiori adında bir meydana getirildi. Kendisi yakılarak öldürüldüğünde takvim, 17 Şubat 1600'ü gösteriyordu. Bruno'nun öldürülmesinden on yıl sonra Galileo Galilei, teleskobuyla evreni ilk kez gözlemlediğinde gördüğü şeyler, Bruno'nun en başından beri haklı olduğunu ortaya koyan kanıtlardı. Cehalet virüsü ile ne pahasına olursa olsun her daim mücadele etmiş bir ''hekim'' gibiydi Bruno. Karanlığı aydınlatan bir ışıktı aynı zamanda; Yüzyıllar geçse de e
nerjisini günümüzde hala hissedebildiğimiz bir ışık...


Roma'da, Campo dei Fiori Meydanı'nda bulunan Giordano Bruno heykeli...


Kaynak: 

-   http://apelasyon.com/Yazi/100-dusunce-ozgurlugunun-ilk-havarisi-giordano-bruno

-    Kozmos: Bir Uzay Serüveni / 1.Bölüm

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Marshall-Lerner Koşulu ve J Eğrisi

Likidite Tuzağı Nedir

ABBASİLER DÖNEMİNDE KÜLTÜR, SANAT VE (B)İLİM