Faiz Neden Yüksek ?

Faizin tanımı kişiye göre değişkenlik göstermekle birlikte; paranın fiyatı,borçlanmanın maliyeti veya para talebinde bulunmanın fırsat maliyeti gibi farklı formlarda dile getirilebilir.Faizin aynı zamanda bir 'sonuç' ve 'risk' demek olduğu bilinmelidir.Peki faiz neyin bir sonucu olabilir? örneğin cari açığın olabilir.Cari açık sorunu yaşayan bir ülkede faiz oranları da yükselecektir.Çünkü cari açığın finansmanı konusunda Merkez Bankası'nın sahip olduğu döviz rezervi yeterli olmadığında,faizin yükseltilerek sıcak para(spekülatif yatırımlar) girişi sağlanmaya çalışılacaktır.Sıcak para yoluyla ülkeye girecek dövizin hem cari açığı hem de kuru iyileştirici etkisi söz konusudur.Fakat;sıcak para, kısa vadeli yatırımlar olması ve ekonomik konjonktüre göre artması azalması sebebiyle riskli bir finansman yöntemidir.




Faiz ile risk kavramı ilişkisi: 


Risk kavramını; ülkelerin siyasi ve ekonomik performanslarının ne durumda olduğuyla ilgili olup bir nevi 'iyileşme' endeksi-göstergesi olarak tanımlamak istiyorum. Ekonomik açıdan değerlendirmek gerekirse 'CDS Primi' terimine değinmemiz gerekecek; CDS Primi,kurum,kuruluş ve devletlerin yükümlü oldukları borçların,alacaklılara geri ödenebilirliği ya da borçluların kredibilitesi-reytingidir.Örneğin;Devlet tahvili alan bir yatırımcı,almış olduğu devlet tahvilinin ana parayla beraber faizinin geri ödenememesi riskine karşı söz konusu tahvili bir CDS şirketine sigortalatır.Sigorta işlemi sırasında tahvil alıcısının sigorta şirketine ödemiş olduğu bedel CDS Primi'dir.Bir ülkenin,kişi veya kurumun CDS Primi ne kadar yüksekse borçlanma maliyetleri (faiz) de o kadar yüksek olacaktır.



CDS Primleri(Baz Puan); Almanya ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde sırasıyla; 10,47 ve 25,17'dir.




FED Para politikalarının Türkiye'de iç piyasalara yansıması:

Abd'de ortaya çıkan ve mortgage krizi olarak adlandırılan 2008 finansal krizi sonucunda Fed(Amerikan Merkez Bankaları Topluluğu) ne yaptı biraz ona değinelim.Kriz patlak verdiğinde Fed ve diğer birçok ülkenin merkez bankaları ortak genişlemeci para politikaları yürütmeye  başladılar.Fed'in o yıllarda para basarak piyasalara sürmesi ve karşılığında menkul kıymetler satın alması,faiz oranlarını düşürerek piyasaları canlandırmak istemesi ve bankaları daha düşük finansman maliyetleri ile fonlaması uygulanan genişlemeci para politikalarından bazılarıdır.Likiditenin bollaşmasıyla ve döviz bolluğu neticesinde 2008'den sonra ülkeler düşük maliyetle finansman bulabiliyorlardı.Örneğin 2008'den sonraki dönemlerde Türkiye'deki cari açık 50 ila 70 milyar dolar civarlarındayken bu açıklar yüksek döviz girişleriyle rahatlıkla finanse edilebiliyordu.




Fed'in 2008 Krizi'nden sonra bankaları fonlarken ki uyguladığı faiz oranları 2008-2014 yılları arasında düşük ve stabildir.






2015'den sonra ne oldu?

2008 krizi nedeniyle genişlemeci para politikaları,Abd ve diğer bazı Avrupa ülkelerinin ekonomilerinde ısınmaya neden oldu.Bu ısınma neticesinde enflasyon oranlarının da normal seviyelerinden yukarı çıkması bekleniyordu.Fed, 2015'den itibaren faizleri yükseltme ve bilanço küçültme kararı aldığını açıkladı.2015 yılından günümüze kadar birçok kez faiz artırımına giden Fed,diğer yandan son zamanlarda bilanço küçültme işlemini de gerçekleştirerek uluslararası piyasalardaki dolar miktarının azalmasına,bu durumun ise diğer ülkelerin finansman maliyetlerinin yükselmesine neden oldu.



2008 yılından itibaren genişlemeci para politikaları sonucu Fed Bilançosu'nda meydana gelen artış...Bu trendin önümüzdeki dönemlerde azalması bekleniyor.





Enflasyon-Faiz ilişkisi:

Enflasyon-faiz ilişkisi konusunda faizin bir neden mi yoksa bir sonuç mu olduğu tartışılmaktadır.Bu konu, ucu açık bir tartışma konusu olmamakla beraber, nihayetinde; faizin bir sonuç olduğu olgusunun,konuyla ilişkili  matematiksel bazı bilgilerle desteklendiği de ortadadır.Bu durumun ayrıca reel faiz kavramıyla da ilişkili olduğunu belirterek söz konusu matematiksel gösterimi aşağıda belirtelim; 


                 [Nominal Faiz+1]
 Reel Faiz  =        _______________      -1

                  [Enflasyon+1]




Şimdi para piyasasında yatırım yapacak -yani bankada TL cinsinden vadeli bir mevduat hesabı açacak olan- bir yatırımcı düşünelim.Örneğin mevduat faizi yıllık % 10 beklenen yıllık enflasyon ise % 7 olsun;Bu durumda yatırımcının 1 yıl sonra elde edeceği reel getiri %3 olacaktır. (%10-%7=%3)
Bu arada devletin yapmış olduğu getiri üzerinden bir vergi kesintisi de söz konusudur.

Bu tarifeler: 6 aya kadar olan vadeli mevduatlarda %15 , 1 yıla kadar %12 , 1 yıldan daha fazla olanlarda %10 dur.Vade arttıkça stopaj oranının düşmesinin anlamı devletin, bankalarda daha uzun süreli mevduatın tutulmasına teşvik etmek ve dolayısıyla finansal sistemin fon kıtlığı çekmesini önlemek istemesindendir.

Yukarıdaki örneğe geri dönecek olursak bu sefer nominal faizin(mevduat faizi) yine %10 , beklenen enflasyonun ise %9'a çıkacağını varsayalım:Bu durumda ise yatırımcının 1 yıl sonra elde edeceği reel getiri azalacak yani %1 olacaktır.Sonuç olarak enflasyon oranında meydana gelen artışlar,reel faizi düşürerek TL cinsinden yatırımların azalmasına neden olmaktadır.Böyle bir ortamda yatırımcının davranışı, döviz cinsinden yatırıma(Tevdiat hesabı)yönelmek şeklinde olacaktır.Dövize(dolara) olan talebin bu şekilde artacak olması ise dolarizasyon sorununu doğuracak,kuru da yukarı yönlü baskılayacaktır.Bankalar bu durum karşısında risk dengeleme politikası kapsamında TL cinsinden kaynak yaratabilmek için mevduat faizlerini yükseltmek zorunda kalacaklardır.Yükselen mevduat faizleri ise,zorunlu olarak yüksek kredi faiz oranlarını da beraberinde getirecek,lokomotifi olacaktır.


Tevdiat / Toplam mevduat oranı, şuan %45'tir.Dolarizasyon sorununun yaşanması kuru da yukarı doğru baskılamaktadır.




Tasarruf -Faiz ilişkisi:

Bu konu başlığı altında bir maliyet unsuru olan kredi faizlerine değinmek istiyorum.Kredi faizlerinin yüksek olmasının nedenlerinden biri tasarruf(mevduat) açığı ve eksikliğidir.Son yıllarda kredi / mevduat oranı yaklaşık %120 yakındır.Yani;bankalarca toplanan 100 birimlik mevduata karşın,120 birim kredi dağıtılmıştır.20 birimlik kredi hacmi ise,içeriden ve dışarıdan(sendikasyon kredileri)borçlanarak elde edilen kaynak ile verilmiştir.Aşağıdaki grafik
kredi / mevduat oranının yıllara göre dağılımını göstermektedir.


Borçlanarak kredi için tahsis edilen bir kısım kaynak,kredi faiz oranlarını da yükseltmektedir.




Sonuç Olarak:

Ülkelerin riskli yapıda bulunmaları,yüksek faiz ve enflasyon oranlarına sahip olmaları,Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşları'nın yaptıkları reyting ölçümleri vs...birer sonuçtur.Örneğin ülkelerin reyting ölçüm işlemini yapan bir şirket,o ülkenin ekonomik ve siyasi konjonktürünün niteliğini göz önünde bulundurarak ölçüm işlemini gerçekleştirmektedir.Bu nedenle; bir ülkenin sahip olduğu olumsuz havanın değişmesi; ekonomik,siyasi,sosyal ve kültürel alanda iyileşme gösterebilme yeteneğine bağlıdır.Yani bu durumu tersine çevirmek o ülkenin kendi elindedir.


Grafikler: http://www.finansalgoz.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Marshall-Lerner Koşulu ve J Eğrisi

Likidite Tuzağı Nedir

ABBASİLER DÖNEMİNDE KÜLTÜR, SANAT VE (B)İLİM